22 Ağustos 2011 Pazartesi

YALIN LA SAKLANBAÇ



KAYBETMEYE HİÇ TAHAMMÜLÜMÜZ YOK

ALKIM 13. YAŞ GÜNÜ



TAM BİR MERASİM OLMUŞ ..... BABAM BİLE "İYİ Kİ DOĞDUN" ŞARKISINI MIRILDANMIŞ ... VAYYA BYAVO :)))))

7 Ağustos 2011 Pazar

ŞEYTAN IN MASUMİYETİ

Günlerden birgün şeytanın yolu bir köye düşmüş.

Keyfi yerinde olan şeytan sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı
olan ineğini sağan genç bir kadını uzaktan izlemiş.

...Şeytan kadını epeyce izledikten sonra yerinden kalkıp kazığa bağlı buzağının
ipini biraz gevşetmiş.

Buzağı bu az ötede annesinin sütünün kovaya sağılmasını aç karnına izlemeye
daha fazla dayanamamış debelenmiş ve boynundaki ip çözülmüş.

Koşarak annesini emmeye giden buzağı süt kovasını devirmiş.

Sağdığı süt ziyan olunca sinirlenen genç kadın eline geçirdiği odunu
buzağıya vurunca yavru yere yığılmış.

Yavrusuna saldırılan inek kayıtsız kalamayıp bir tekmede kadını yere serip öldürmüş.


Uzaktan geçmekte olan kadının kayınpederi, ineğin ´gelinini öldürdüğünü görüp ineği tüfekle vurmuş.


Silah sesini duyan koca , karısını yerde cansız yatar babasınıda elinde tüfekle görünce silahını çekip babasını öldürmüş.


Kısa bir süre sonra gerçeği öğrenen genç adam , bu kadar acıya dayanamayıp intihar etmiş.

Bütün bu olayları bir kenardan izleyen şeytan;

"BU FELAKETİ DE BANA YÜKLERLER, BUZAĞININ İPİNİ GEVŞETMEKTEN BAŞKA BEN NE YAPTIM ŞİMDİ" demiş..

6 Ağustos 2011 Cumartesi

19 Temmuz 2011 Salı

REDEMPTION SONG




"Redemption Song"

Old pirates, yes, they rob I;
Sold I to the merchant ships,
Minutes after they took I
From the bottomless pit.
But my hand was made strong
By the 'and of the Almighty.
We forward in this generation
Triumphantly.
Won't you help to sing
These songs of freedom? -
'Cause all I ever have:
Redemption songs;
Redemption songs.

Emancipate yourselves from mental slavery;
None but ourselves can free our minds.
Have no fear for atomic energy,
'Cause none of them can stop the time.
How long shall they kill our prophets,
While we stand aside and look? Ooh!
Some say it's just a part of it:
We've got to fulfil de book.

Won't you help to sing
These songs of freedom? -
'Cause all I ever have:
Redemption songs;
Redemption songs;
Redemption songs.
---
[Guitar break]
---
Emancipate yourselves from mental slavery;
None but ourselves can free our mind.
Wo! Have no fear for atomic energy,
'Cause none of them-a can-a stop-a the time.
How long shall they kill our prophets,
While we stand aside and look?
Yes, some say it's just a part of it:
We've got to fulfil de book.
Won't you help to sing
Dese songs of freedom? -
'Cause all I ever had:
Redemption songs -
All I ever had:
Redemption songs:
These songs of freedom,
Songs of freedom.

I M A G I N E



"Imagine"

Imagine there's no heaven
It's easy if you try
No hell below us
Above us only sky
Imagine all the people
Living for today...

Imagine there's no countries
It isn't hard to do
Nothing to kill or die for
And no religion too
Imagine all the people
Living life in peace...

You may say I'm a dreamer
But I'm not the only one
I hope someday you'll join us
And the world will be as one

Imagine no possessions
I wonder if you can
No need for greed or hunger
A brotherhood of man
Imagine all the people
Sharing all the world...

You may say I'm a dreamer
But I'm not the only one
I hope someday you'll join us
And the world will live as one

teknik 3

teknik2

teknik

20 Şubat 2011 Pazar

İŞTE TÜRKİYE’NİN GERÇEK EKONOMİK DURUMU

İŞTE TÜRKİYE’NİN GERÇEK EKONOMİK DURUMU

Türkiye'de Başbakan'dan korkan ekonomi yazarları gerçekleri yazamazken, piyasa uzmanları raporlarında Türkiye'nin ekonomisinin içler acısı durumunu yazmaktan çekinmiyorlar.

EFG Istanbul Securities, Türkiye'de işlem yapan Yunan sermayeli bir menkul değerler şirketi. Bu şirketin büyük yabancı müşterilerine hitaben 27 Ocak'ta yayınlanan piyasalar raporunda şöyle deniliyor:

Türkiye - "Jack Çevik Ol, Jack Çabuk Ol" -- Bir gözünüzü Lira'dan ayırmayın. Yapması gerekeni henüz yapmadı. Merkez Bankası'nın faiz oranlarını düşürmesinden sonra piyasada reel para çıkışları oldu. Gösterge bonolarda faizler 23 baz puan arttı. Bugünkü Wall Street Journal'ın Avrupa baskısının 8. sayfasına bakın ne yazıyor: "Tüm gezegende bir gerçek, yiyecek, enerji ve diğer emtiaların fiyatlarının artması fakir halkın elindeki nakitin düşmesine neden olduğudur..." Peki öyleyse, Türkiye'de fakir insanlar mı yok veya biz bu gezegenden değil miyiz? İşin doğrusu, enflasyon iyi olmaya devam ediyor. Çekirdek enflasyon hareketleniyor. Fakat, fiyat baskısının en ufak bir esintisi yatırımcıların tepelere tırmanmasına yol açabilir. Öyleyse, hikayenin anlamı? Gerilla yatırım taktikleri; "Jack Çevik Ol, Jack Çabuk Ol..."

"TURKEY - "Jack Be Nimble, Jack Be Quick" -- Keep an eye on the Lira. Hasn't been up to its usual self. Some talk of real money outflow after the CBT's rate cut. Bond yield on the benchmark moved up 23bp. Check out page 8 in today's WSJ (Europe): "Rising prices of food, energy and other commodities are reducing the disposable incomes of poor people across the planet..." So, either Turkey doesn't have poor people or we aren't from this planet. True, inflation remains benign. Core is behaving. But any whiff of price pressure could send folks scrambling for the hills. So moral of the story? Guerrilla investing tactics; "Jack be nimble, Jack be quick..."

"Jack be nimble, Jack be quick" veya Türkçe çevirisiyle "Jack Çevik Ol, Jack Çabuk Ol" bir çocuk şarkısı. Şarkının devamında "Take the money, get out quick" yani "Parayı al, çabuk kaç oradan" deniyor. Bu rapordan sonra bugün piyasalarda yatırımcıların yoğun olarak bir Türk Lirası satışı yaptığını ve yabancı paralara geçtiğini görüyoruz. 27 Ocak'ı 1,5763'ten kapatan 1 doların bugünü 1,6125'ten kapattığını görüyoruz. Bir günlük artış %2,3. Yıllık mevduat faizlerinin %7'lerde olduğunu düşünürsek, dövizdeki bir günlük bu artış çok dramatik.

Wall Street Journal'daki "Tüm gezegende bir gerçek, yiyecek, enerji ve diğer emtiaların fiyatlarının artması fakir halkın elindeki nakitin düşmesine neden olduğudur..." ifadeye atıfta bulunulan rapor, aslında Türkiye'deki bu ekonomik gerçeklerin sanki Türkiye, başka bir gezegende bir ülkeymiş gibi gözardı edildiğini söylüyor ve müşterilerine, artık enflasyondaki küçük artışların dahi, piyasalarda tozu dumana katacağını söyleyerek Türk Lirası'ndan çıkmanın vakti olduğunu söylüyor.

Türkiye, göz göre bir ekonomik krize mi giriyor? Yoksa, şimdiye kadar devam eden Lale Devri bitti de, Fetret Devrine mi giriyoruz.

Bu bir gerçek ki, ekonomideki bu durum, Türkiye'deki gazetelerde halkın göreceği büyüklükte yayınlandığında, halkın gerçek oy dağılımını görmek için sabırsızlanıyorum.

O RAPORDAN İLGİLİ BÖLÜMÜ GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ


Tufan Alarga
Odatv.com

tutti furitti tequilas





















GERÇEKLER TUTUKLANDI GERİYE GÖLGELER KALDI

Soner Yalçın ve ODA TV hakkında dün akşam TV’lerde yaygaralaştırılan iftiraları izledikçe, geçmiş olsun Türkiye’ye….

Hani ‘büyük resim’ deriz ya.. O’nun ölümü..

Tarihçi, tarihi nasıl anlamamız metodunu da bilmek zorundadır, hani ‘ayrıntılara boğulursa..’ deriz ya..

Diyelim Kanuni sefere çıkarken atı tökezlemiş ya da nezle olmuş.. Atı’nın sakatlanması ya da nezle olması hikayeyi anlatırken zenginlik katar, o kadar.. Ancak atının sakatlanmasını yüzlerce sayfa anlatırsanız, Kanuni’nin niçin sefere çıktığını, nereye sefer yaptığını yani ‘tarihin nasıl olduğunu’ gözden kaçırırsınız. Ki, Kanuni’den önce ve sonra da Osmanlı ‘batıya seferler’ düzenlemiştir ve bu büyük gerçek unutturulmuş olur..

Bizler yaşadığımız topraklarda hangi yazarın yazısı ve konuşmasını beğenmediysek bunları canlı canlı onlar karşımızdayken harbiden yüzlerine karşı söyledik, dostluklarımız arkadaşlarımız pahasına en sevdiklerimizin yüzüne karşı yanlış bulduğumuz her şey, işte kitaplarımızdadır.

Ama bir şeyi gözden kaçırmadık, diyelim Türkan Saylan’ın evi basılırken de bir takım iddialar vardı, PKK’yla bağlantılarmış.. Hanefi Avcı da başka ayrıntılar ortaya koyuldu. Doğu Perinçek te başka.. İlhan Selçuk ta başka.. Erol Manisalı da başka.. Kanadoğlu’nun evi basılırken başka, Ulusal Kanal basılırken başka, Avrasya TV basılırken başka ‘ayrıntılar’ başka ‘hikayeler’ uydurulup önümüze koyuldu..

Herkese ve her şeye ‘bahaneler’ uydurmak şimdi çok kolay..

Ülkemizde (artık ülkemiz diyebilir miyiz?) ‘yandaş medya’ ülkemizin kayıtsız şartsız işgalini perdelemek için elli ayrı TV kanalında ‘insanlık suçu’na ortak oluyor..

Büyük resme bakalım. Bu isimler niye alındı?

Irak İşgali sırasında ‘büyük mitingler’ yapıldı ve Amerika karşıtlığı ‘başlangıç’ milad oldu.

Oysa ‘Savaş’ insanlık suçudur, yandaş medya bu İnsanlık Suçu’na topyekün ortak oldu. Öyle ki hem Amerikan ordusunu öven yüzlerce yazı hem de Türk Ordusu’na niçin Irak’a Amerika’yla kol kola savaşa girmiyorsun diye hakaret yazıları..

Ve sonuç, Irak’ta milyonarca insan öldürüldü..

Amerika’yla ‘at pazarlığı’ yapanlar tarihte eşi benzeri görülmedik ‘savaş pazarlığını’ dünyanın gözleri önünde yaptı, yani bize şu kadar dolar verin biz de savaşa girelim, diye..

Saddam’ın Türkiye elçisi, ki, birkaç gün sonra Irak işgal edilip makamı terk edip kayboldu, at pazarlığı yapıldığı gün, yaşadığımız toprakların tarihinde en ağır hakareti ülkemizle alay ederek yaptı, basın mensuplarına şunları söyledi gülerek ve eğlenerek: ‘AKP’ye Amerika’nın verdiğinden çok parayı biz verelim, savaşa girmesin..’

Savaş insanlık suçu’dur ve savaşa destek verenlerin hepsi bu insanlık suçu’na ortaktır.

Ancak AKP’nin medyası ve elindeki ‘dekor’ yazarlarıyla bu insanlık suçu ört bas edilmeye çalışılıyor, üstelik Türkiye’deki Arap medyası da şimdi baş tacı ettikleri Tayyip Erdoğan’ın Irak’ta milyonlarca insanın öldürülmeye başlandığı günlerde Amerika’yla neler konuştuğunu Orta-Doğu’ya göstermiyor..

Milyonlarca Arab’ın öldürülmesine ön ayak olanlar bugün Orta-Doğu’ya ‘ileri demokrasi modeli’ diye takdim ediliyor.. Kim ediyor, yandaş medyanın dekorları..

Dekor nedir? Dış görünüşü süslemektir, nakıştır grafiktir tabeladır örtmektir tanıtımdır…

Bu büyük ‘insanlık suçu’nu örtmek için yandaş medyanın yazarları elli ayrı TV’de dekor olarak kullanılıyor..Makamında derdest edilen İlhan Cihaner’den ağrına gidip şakağına kurşun sıkıp intihar edenlere kadar herkese her şeye bir ‘bahane’ uydurdular..

Oysa gerçek bambaşka..

Haiti Adaları reisi İngilizler için söylemişti: ‘İngilizler toprağımızın özünü aldılar, bize gölgeleri kaldı..’

Barışlar, ODA TV, Sonerler, Türkan Saylanlar, hepsi toprağımızın özü, bu toprakların hakiki servetleriydi, şimdi ey Türkiye elinizde yalnız ‘gölgeler’ kaldı..

Fiji Adaları’nda eskiden yerliler krallarının ‘tanrı’ olduğuna inanıyordu, yemeleri içmeleri evleri her şeyleri ‘tanrıları’ içindi, yetmedi..

Sabah kalktıklarında ‘krallarının’ dünyayı yaratmalarını bekleyip kralları dünyayı yaratır sokağa öyle çıkarlardı..

Artık sokağa çıkmak için, TV’yi açmak için, yazı yazmaya başlamak için, ‘kralınızın’ dünyayı yaratmasını bekleyeceksiniz..

Sanat Tarihi’ne pek meraklıyımdır, Dost Kitabevi’nden çıkan Gölgeler’in Tarihi’nde anlatılır, eskiden Azizler sokaktan geçerken duvar diplerinde bekleyen sakatlar kamburlar körler topallar Aziz’in gölgesinin üstlerine vurmasını beklermiş, ki, ‘şifaymış gölge’.. Aziz’in gölgesi kimin üstüne düşerse iyileşir mesela körlerin gözü açılırmış..

Tayyip Erdoğan iktidarının kanatları hepinizin üstüne gölgesini düşürdü, açıldı dilleriniz, açıldı gözleriniz…

Unutmayın, gölgesinde yaşamak yalnız şifa getirmez, bir de gölgelerin dölleyici tohumlayıcı gücü vardır, olmayan bir şey nasıl tohumlar, şöyle, (açın İncil’i okuyun, Meryem’e gelip Cebrail söyler..) yüce kudretin gölgesi üstüne vuracak ve Tanrı’nın oğlunu dölleyecek..

Ey dekordan ey gölgeden yazarlar, sayenizde topraklarımızda döllendi mi Tanrı’nın Oğlu..

Nihat Genç
Odatv.com

TİTREMEYE BAŞLASANIZ İYİ OLUR!

TİTREMEYE BAŞLASANIZ İYİ OLUR!

Fransız araştırmacıdan Arap devrimleri analizi



Ünlü muhalif gazeteci Michael Collon'un çıkardığı Investig-action sitesinde Fransız araştırmacı yazar Gregoire Lalieu imzalı bir analiz çıktı (16 şubat 2011). Lalieu, Arap alemindeki isyanları değerlendirdi. Yazı şöyle:

Çok ilginç. Pazartesi günü (Şubat'ın 7'sinde France 2 kanalında Çapraz Bulmaca isimli programda) Yves Calvi'yi izledim. Programın başlığı "Arap Devrimleri ve Biz" idi. Halk hareketlerine pek kimse karşı çıkmazken, ana tema "İran Senaryosundan Endişe"ydi. Özgürlük heyecanına korkular, gelişmelere temkinli bakışlar hakimdi. Calvi, demokrasinin köktendincilere mi yarayacağı konusundaki çekincelerini soru olarak aktardı. Batılılar Arap Devrimlerinden korkmalı mıydı? Yakın ve Orta Doğu kısa süre içinde bir kaosa mı girecekti? Uygar Batı burka giyen fanatikler tarafından çiğnenecek miydi? Bu sorulara yanıt vermek için öncelikle Batı ve Arap dünyası arasındaki köklü çelişkileri analiz etmeliyiz. Göreceğimiz gibi, farklılıklar medeniyetler çatışması ile çok az ilgili. Ve çok daha fazla Batı'nın "maksimum kar" arayışıyla Arap halkları üzerindeki baskısı üzerinde temellenen sistemle ilgili. Doğal olarak Calvi ve konukları bu tür bir analize girmekten çekindiler. Onların derdi gerçekdışı korkuları körükleyerek daha iyi bir reyting almaktı.

İRAN SENARYOSU

Mısır'daki gelişmelerin İran türü bir yola girmesi olasılığından söz ediliyor. Peki, neden İran senaryosu olası seçeneklerin en kötüsü oluyor? İran tehlikeli bir ülke mi? Dünyanın her hangi yerindeki bir ülkeye saldırmışlığı var mı? Hayır, asla. Oysa ABD dünyadaki her ülkeden daha çok saldırı düzenledi başka ülkelere. Peki İran'ın şeytanlaştırılmasını nasıl izah edeceğiz? Belki İslami bir diktatörlük olduğu için ve Başkanı Ahmedinejad'ın tehlikeli bir anti semit olması yüzünden.

Bu argüman da aslında yanlış. İran öncelikle bir diktatörlük değil. Ahmedinejad son seçimlerde hile yapsa da, sivil özgürlükler için bir cennet sayılmasa da, İran korkunç bir diktatörlük sınıfına girmez.

Anti semitizim konusunda da İran'da önemli bir yahudi azınlığın olduğunu ve onların mecliste milletvekiliyle temsil edildiğini kaç kişi bilir acaba. İsrail hükümetine karşı çıkmak ile yahudi düşmanlığını birbirine karıştırmamak lazım.

İran'ın islami bir devlet olması Batılılar için gerçekten bir sorun mu? Suudi Arabistan da İslami bir devlet. Ama nedense bu durum bizleri rahatsız etmiyor. Tam da tersine sadece bir kaç ay önce ABD, Suudi Arabistan ile 60 milyar dolarlık rekor silah anlaşmaları imzalayacağını duyurdu. Eğer İslamcılık batı için gerçekten bir tehdit olsa Nobel ödüllü Barack Obama, Suudilere F-15 uçakları ve saldırı helikopterleri satmaya çalışır mıydı? Hem de dünyadaki açlığı giderecek meblağlarla.

ÖFKEYİ AÇIKLAMAK

Şimdi meselenin özüne geliyoruz. Eğer Arap dünyasında halkların gerçek taleplerine yanıt veren demokratik hükümetler belirmeye başlarsa, biz Batılılar, bu hükümetlerin bizlere karşı durmasından gerçekten korkmaya başlayabiliriz. Dinci fanatikler yüzünden değil, onların başına yıllardır sardığımız hırsız ve zorba diktatörler nedeniyle...

Eğer Batılılar, Arap Dünyası ile eşitlikçi ve barışçı bir ilişki temelinde hareket etmeye karar verirse, onların bizim tarafımızdan seçilen diktatörleri kabul etmelerini beklememeleri lazım. Neo-liberal kapitalizmde şirketler acımasız bir rekabete tabidir. Acımasız bir dünyada, rakipleriniz tarafından yutulmamak ve elimine olmamak için maksimum kar elde etmeniz gerekir. Bu ekonomik derebeyleri bizim toplumlarımızda tüm gücü ellerinde tutar ve küresel çapta kuralsız bir vahşi rekabet izler. Bu çatışmanın özünde, büyük küresel kapitalist güçlerin hammaddelere kolay ulaşımı, ucuz emeğin alabildiğince kullanımı, sermaye birikimlerinin yaygınlaşması ve son olarak da ticaretin gelişimini kontrol etmek için stratejik alanların denetlenmesi güdüleri vardır.

Üçüncü dünya ülkeleri, Batılı güçlerin bu hedeflerine ulaşmasına hep izin vermiştir. Bu, onların yüzyıllarca Asya, Afrika ve Latin Amerika'yı kolonileştirme nedenlerini de açıklar. Ve bugün de neden aynı şeyi belki daha incelikli yöntemlerle sürdürdüklerini de izah eder. Neo liberal kutsal üçlemeye bunun için teşekkür edelim: Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü. Amen. Batı hep üstündür.

Ama mesele şuradadır ki, bu vahşi ve köktendinci halklar, her zaman, petrol, maden, gaz ve para eden her tür kaynaklarını serbestçe alıp götürmemiz için bize izin vermeyebiliyor. Bazıları günde 2 dolara çalışmak ve onlara sattığımız pahalı ürünlere karşı biraz tereddütlü.

İşte bu noktada diktatörler gelir sahneye. Mantığın süzgecinde konuşursak, halkının çıkarlarına çalışan demokratik bir hükümet, ülkesinin yağmalanmasını ve insanlarının soyulmasını kabul etmez. Onun içindir ki 3. dünya ülkelerine hırsız ve işbirlikçi liderler yerleştirip, onlara da üç beş kurup verip soyguna devam etmek gerekir.

Fransız Dışişleri Bakanı Michele Aliot-Marie'nin Tunus diktatörü Bin Ali'yi neden desteklediğini şimdi anlıyorsunuzdur sanırım.

Eğer bunlara inanmakta zorluk çekiyorsanız, etrafınıza bakın ve geçmişte neler olduğunu bir düşünün. ABD ve Avrupa, Afrika'da Lumumba'nın yerine Mobuto'yu, Latin Amerika'da Allende'nin yerine Pinochet'yi, Ortadoğu'da da Musaddık'ın yerine Şah Muhammed Rıza'yı yerleştirdiğini hatırlayın. Liste çok daha uzun aslında.

EKONOMİK SAVAŞLAR

Bazen Batılı güçler, bir ülkenin başına kukla bir lideri sakince yerleştirmeyi beceremez. Ya da üzerine bahis oynadıkları at, artık onların kurallarıyla oynamak istemez. Bu durumlarda, Batı acilen savaş davullarını çalmaya başlar. Bu ABD'nin uzmanlık alanıdır. ABD ekonomisi ağırlıklı olarak silah üretimine dayalıdır. Savaş çok karlı bir girişimdir.

ABD 2003'te Irak'a bunun için saldırdı. Afganistan'ı bunun için işgal etti. Hedef enerji ve onun geçtiği-geçeceği yollara hakimiyetti.

BİZİM DEVRİMİMİZ

Eğer tarihsel bir bakışla yaklaşırsak, tertiplediğimiz askeri darbeleri, yerleştirdiğimiz diktatörleri ve üzerlerine bıraktığımız bombaları düşünürsek, Arap halklarının bizlere neden sevgiyle bakmadığını anlayabiliriz.

Tüm bunlara rağmen Tunus, Mısır ve bölgedeki diğer ülkelerde demokrasinin oluşumundan korkmamalıyız. En önce, Yves Calvi'nin "İslami köktencilik korkuları", Müslüman milletlerin içinde yaşadıkları diktatörlüklerin ve baskıların bir ürünüdür. İkincisi de Batı ile Arap Alemi'ni bölmek için oluşturulan temel çelişkiler, Batılı sömürü sisteminin üçüncü dünyayı tekeline alması için kurulmuş bir mekanizmanın sonucudur. Bu tezin iskeleti bizim yapımımızdır. Sorunun kökenine inmek de bize kalmış bir meseledir.

Arap devrimleri, Batılı değerlere karşı bir tehditten ziyade, ortak çıkarlara yönelik eşitlikçi ilişkilerin kurulabilmesi için bir fırsat olarak görülmelidir. Bizi endişelendirmekten öteye Arap devrimleri bizlere ilham vermelidir. Asıl mücadele etmemiz gereken, maksimum kara dayalı sömürgen sistemdir.

Esas sorun, Batı ve onun hissedarlarının, Arap dünyasının demokrasiye hazır olmadığı düşüncesinde yatıyor. Batı, asıl bu zengin ile fakir arasındaki dengesizliğin her geçen gün arttığı, çevreye ve insanlığa zararlı sisteminde "demokratik bir devrim" yapmalıdır.


Odatv.com

18 Şubat 2011 Cuma

so beatiful... ans so dangerous tough....

yeah .... i'm bold as love



Anger he smiles, towering in shiny metallic purple armour
Queen jealousy, envy waits behind him
Her fiery green gown sneers at the grassy ground

Blue are the life-giving waters taken for granted,
They quietly understand
Once happy turquoise armies lay opposite ready,
But wonder why the fight is on

But theyre all bold as love, yes, theyre all bold as love
Yeah, theyre all bold as love
Just ask the axis

My red is so confident that he flashes trophies of war and
Ribbons of euphoria
Orange is young, full of daring,
But very unsteady for the first go round
My yellow in this case is not so mellow
In fact Im trying to say its frigthened like me
And all these emotions of mine keep holding me from, eh,
Giving my life to a rainbow like you
But, Im eh , yeah, Im bold as love
Yeah, yeah
Well Im bold, bold as love (hear me talking, girl)
Im bold as love
Just ask the axis (he knows everything)
Yeah, yeah, yeah

28 Ocak 2011 Cuma

EVA CASIDY

TURN TURN TURN

Yabani Çiçek Gibi Kokann harika bir şarkı

Laura Nayro



Meğer Şarkıların Hepsini o yazmış....

Spining wheel !.....

Gerçek Kültür Mirası Bunlar .... Gel kaçırma komşu :))))))

Süper bişey bu yaaaaaaaa

SO LONG DIXIE

FUNK IT UP !......

God Bless the Child

gonna get me piece of the sky