Dersim Olaylarının temelinde Koçgiri İsyanı yatar. Etno-mezhepsel kökenli Koçgiri isyanını diğer isyanlardan ayıran özellik, çoğunlukla Türkmen olan bölge halkının kandırılıp Kürdistan kurmak amaçlı isyan etmiş olmasıdır. Halkı kışkırtan kim? Tabi ki İngilizler.
Koçgiri
İsyanını Hazırlayan Sebepler:
İsyanın
kaynağını oluşturan Koçgiri aşireti Zara, Hafik, İmranlı, Su Şehri, Refahiye,
Kemah, Divriği, Kangal, Ovacık, Kuruçay ve bunları kapsayan bölgeye yerleşmiş
durumdadır.
Aşirete bağlı olan İbolar, Zazalar, Balular,
Kereteliler ve Sarular olmak üzere beş büyük kabilenin katılımıyla ‘Batı
Dersim’ denilen bölgede patlak veren bu isyan esasen Ekim 1920’de başlamıştır.
Yunan 23 Mart 1921’de Afyon ve Eskişehir’den
saldırıya geçmiş, böylelikle İkinci İnönü adı verilen çetin savaşlar başlamış,
bu tarihten itibaren Koçgiri isyancıları da saldırılarını arttırmışlardır.
Dökülen kan artmış, isyan iyice ilerleyip ciddi bir saldırı haline gelmiştir.
Koçgiri aşiretlerinin 6185 silahlı kuvvetine
Dersim' den gelen 2150 kişilik destek kuvvet de eklenince isyancıların sayısı
8335’i bulmuş, batıda Yunanlılarla mücadele eden Türk Ordusu doğuda isyancılara
karşı adeta ikinci bir cephede savaşmak durumunda kalmıştır.
Bazı kaynaklar bu isyanı ‘Koçgiri Kürt İsyanı’
şeklinde değerlendirmişlerdir. Ancak tarihi veriler incelendiğinde Koçgiri
Aşireti'nin yaşadığı bölgede Türkmen yerleşimi olduğu görülmektedir.
1.Alaaddin Keykubat’ın düzenlediği soy
kütüklerinde de Koçgiri Aşiretine yer verilmiştir. Buna göre Koçgiri aşireti
Nazımiye yakınlarındaki Kalman’dan göç ederek gelmiş, Zara ve Bolucan’da kısa
süre kaldıktan sonra Koçgiri’ye gelip yerleşmişlerdir.
1387'de
Timur akınlarının başlaması ile bir çok Türk boyu ve Akkoyunlu
aşiretleri Timur’un önünden kaçarak Dersim ve Sivas taraflarına sığınmışlardır. Timur’un egemenlik yıllarında ise Karakoyunlu
aşiretleri Erzurum, Erzincan, Sivas ve Dersim dolaylarına yerleşmişlerdir.
Yavuz’un doğu seferi sırasında ise bazı Türk
aşiretleri Sivas dağlarına ve Dersime sığınmışlar böylece Batı Dersimde doğu
Dersim gibi Türk aşiretleri ile dolmuştur.
İsyanın elebaşlarından olan Alişir bile bir
manzumesinde ‘Ceddimiz Şeyh Hasan, Şah-ı Horasan diyerek aşiretin kökeninin
Horasan’dan geldiğini belirtmiştir.
Mondros Mütarekesinden sonra Kürt Teali
Cemiyeti Başkanı Seyyid Abdülkadir ve Kürt ileri de gelenleri İngiliz yanlısı
bir politika izleyerek İngiliz desteğinde ‘Kürdistan’ devleti kurmayı
amaçlamışlardır.
Sadrazam Damat Ferit Paşa da İngilizlerle
sürekli temas halinde olmuş, milli mücadeleye karşı Kürtleri kullanmayı
önermiştir. Bu öneri İngilizler
tarafından uygun görülmüş Fransız etkinlik alanındaki Kürtleri kullanabilmek
için Fransızlar’dan işbirliği istenmiştir.
İngilizler Dersim Aşiretlerini kendi
politikaları doğrultusunda kullanabileceklerini düşünmektedirler. İngilizlere
göre Dersim halkı kullanılmaya çok müsait olup aşiret başkanlarınca
yönetilmektedir.
Koçgiri yöresi dağlık ve yüksek rakımlıdır.
Yoksul olup hayvancılıkla uğraşan halk, dünyada ne olup bittiğinden hatta
devletin varlığından bile habersizdir. Halkın yaşamı, geçimi ve huzuru aşiret
reisinin himayesindedir.
Dersimde bir aşiret ağası diğer bir aşiretle
dövüşmek veya devlete karşı gelmek istediği zaman aşireti için seferberlik ilan
etme hakkına sahiptir. Aşiret reisi bir devlet başkanı gibi yüzyıllardan beri
bu hakkı korumuştur.
Kürdistan’ı kurmak için öncelikle Dersim ve
Koçgiri bölgelerini Kürdistan’ın içine çekmeleri gerektiğini bilen İngilizler
bu görevi Kürt Teali Cemiyetine verirler.
Cemiyet Dersim ve Koçgiri halkını Kürt
olduklarına inandırmaları için Baytar Nuri’nin de (Nuri Dersimi) içinde
bulunduğu bir ekibi Dersime görevlendirir. Böylelikle Kürtçülük fikri ilk defa
Dersim ve Koçgiri topraklarına girer.
Cemiyetin sekreterliğini yapan Alişir’de Jepin
adlı gazeteyi çıkartarak Kürtçülük propagandası yapmaktadır. Alişir, tıpkı Baytar Nuri gibi isyanın
elebaşlarından birisi olarak karşımıza çıkacak.
Baytar Nuri’nin Dersim’in Kalan Aşiretinden
olması ve Koçgirililerin Türkçe ile birlikte ‘kurmançça’ konuşan Aleviler
olması Kürtçülük propagandası için büyük avantaj sağlasa da 16. yüzyılda yapılan Osmanlı-Kürt ittifakı
bölge halkının hafızasından silinmemiştir.
Ayrıca bölge halkının siyasi bilinci
olmadığından Kürtlük sorunu da yoktur. Kendi coğrafyalarının dışında gelişen
Kürtlük sorunu aşiret reislerinin dayatmaları ile yöreye girmiş ve köken olarak
Türkmen olan bu halk, Kürtçülük olaylarının içine itilmiştir.
İngiltere, Kürt Cemiyetleri vasıtasıyla
Kürdistan vaat ettiği aşiret reisleri ile anlaşmıştır. Koçgiri Aşireti
reislerinden Haydar Bey Kürt Teali Cemiyeti ve Teavün Cemiyeti üyesidir.
Kardeşi Alişan Bey’de Kürt Teali Cemiyeti’nin
İngiliz Yüksek Komisyonu’na gönderdiği kurul içinde yer almaktadır. İsyanın
dikkat çekici noktalarından birisi de Aşiret reislerinin eylem kararını
Aleviler için kutsallık taşıyan Hüseyin Abdal Tekkesinde almış olmalarıdır.
Aşiret reisleri ve Kürt ileri gelenleri bu
tekkede ant içerek eylem kararı almışlardır. Burada aşiret reislerinin halkın
isyana katılımı için Alevilik motif ve simgelerinin kullandığını
söyleyebiliriz.
Papaz Hızerin “Ankara Hükümetinin her yerde tespit
yaparak Kürtleri ortadan kaldırmak istediği ve İngilizlerin buna karşı
çıktığını, Kürtleri öldürmek için bahar mevsiminin gelmesini beklediklerini”
söyleyerek bölgede propaganda yapmıştır.
Ayrıca halkın arasında dolaşan din adamı
kılığındaki yabancı ajanlar halkı en duyarlı oldukları noktadan vurarak
“Alevileri Hükümet vuracaktır” söylentisini yaymışlar ve halkı kendini
savunmaya davet etmişlerdir.
Aşiret reislerinin de aynı tutumu sergilemesi
ile cahil bölge halkında “Hükümet bizi öldürmeye gelecek, kendimizi müdafaa
etmek zorundayız” düşüncesi meydana gelmiş, artık olayların başlaması için
gerekli zemin oluşmuştur.
İsyanın Fiilen Başlaması 25 Temmuz 1920’de
Şadan Aşireti reisi Paşo Refahiye’den Kuruçay’a gönderilen cephane kafilesinin
önünü keserek jandarmaları esir alır. Refahiye ilçe merkezini işgal ederek
yönetime doğrudan el koyar. Hükümet konağına Kürdistan bayrağını çeker.
Alişir’in propagandasının etkisinde kalan
Mustafa Ağa Kemah köylerine giderek Dersimlilerin devlete asker vermeyeceğini
Kemahlılarında vermemesi gerektiğini söyler ve halkı korkutur. 1 Ekim 1920 de
Alişir Kemah’ı basar soygun ve yağmacılık yapar ve isyan yayılır.
Günlü çiftliğini basan Kara İbo köylülerin
çoğunu öldürür geri kalanlara da “Siz Ermenilere yaptınız bizde size yapıyoruz.
Dersim aşiretleri geliyorlar. Biz Sivası alacağız ve sonra Ankara’ya gidip
ulusal hükümeti devireceğiz” diyerek gözdağı verir.
Dersim aşiretlerinden Bezgar Aşireti Eğin’e
gelmekte olan jandarma birliğini Kuruçay’ın Kambo yöresinde esir alır ve
cephanelere el koyar. Alişan Bey Hozat ve Çemişgezek aşiretleri ile ‘Hozat
Toplantısı’nı yapar.
Kürt ulusal
kuruluşunda birlik olduğunu, Kürdistan’ın bağımsızlığını açıklamaya hazır
olduklarını, Batı Dersim’de kırk beş bin kişilik birliğin hazır beklediğini
söyler ve hep birlikte ant içilir.
Batı Dersim’de kırk beş bin kişilik birliğin
hazır beklediğini söyler ve hep birlikte ant içilir. 20 Aralık 1920’de
Sivas-Kangal-Divriği arasındaki posta işletmesi engellenir.
Posta
müdürlerinden Ayanoğlu Mustafa öldürülür. 25 Aralık 1920’de Ankara'ya ‘Batı
Dersim Aşiret Başkanları’ imzasıyla bir telgraf çekilir. Sevr Antlaşması gereği
doğu illerinde Kürdistan’ın kurulması istenerek aksi takdirde bu hakkın silah
yolu ile alınacağı bildirilir.
Olaylar üzerine Miralay Halis Bey’in birliği
14 Şubat 1921 günü İmranlı’ya varır. Halis Bey taburunu İmranlı’da bırakarak
birkaç askerini yanına alıp aşiret reisleri Haydar ve Alişan beylerle görüşmek
için Boğazviran’a giderek şunları söyler: 'Bakın beyler annem bir Kürt kızı
idi. Bende bir Kürt yeğeniyim. Gelin Hükümete bağlılığınızı bildirin. Bende
raporumda ıslah edilecek bir şey yoktur diyeyim. Sizde bu çete olaylarına son
verin. Siz de biz de huzura kavuşalım.'
Alişan Bey Haydar Bey’e göre biraz daha devlet
yanlısı tutum takınır, Alişan Bey’in baskısı ile Haydar Bey’de bu teklifi kabul
etmek zorunda kalır. Halis Bey olumlu düşünceler içeren raporunu yazar ve
askerleriyle birlikte ağaların konağından ayrılır.
Kimi çeteler Miralay Halis Bey’in yeterli gücü
olmadığını, yeterli gücü olsaydı daha çok askerle geleceğini ve uzlaşma
yapmayacağını düşünerek Halis Bey’e tuzak kurarlar. Alişan Bey’in bilgisi
dışında Halis Bey ve üç askerini öldürürler.
9 Mart 1921’de İmranlı’yı işgal edip Büyük
Millet Meclisine karşı tehditler savururlar. 10 Mart 1921 tarihinde Elazığ,
Erzincan, Sivas, Divriği ve Zara sıkıyönetim ilan edilir. Ayaklanma bir anda
geniş bir alana yayılmıştır.
Genel Kurmay, Merkez Ordusuna bir şifre
göndererek İmranlı olayının tehlikeli boyutlara ulaştığını belirterek Yarbay
Cemil Cahid Bey’in bu bölgede göreve getirilmesini önerir. Cemil Bey’in
hastalanması üzerine Merkez Ordusu Komutanlığına Nurettin Paşa getirilir.
Geniş yetkilere sahip Nurettin Paşa isyanın
bastırılması için Zara, Kangal, Refahiye ve Kemah askeri ve sivil birliklerine
talimatlar göndererek 54. Süvari Tümenini Sivas’tan Koçhisar’a, 32. Süvari
Alayını Tokat’tan Sivas’a, Erzincan’daki yüz milisi ise Refahiye'ye gönderir.
Nurettin Paşa emrindeki birliklere gönderdiği
bildiride yapılacak olan imha harekatının detaylarını anlatırken sivil halka
müdahalede edilmeyeceğinin de üstünde şu sözlerle durmaktadır: "İmha harekatı Koçgiri aşiretine ve
bunlara katılmak üzere Tunceli’den gelmiş olan asilere ve Koçgiri çevresinde
isyana katılmış olanlara yöneltilecektir. Kanunlara bağlılıklarını devam
ettirmiş olan köy ve aşiretler halkının hiçbir suretle zarar görmemeleri çok
önemlidir.
İmha harekatı sırasında kişi haklarına önem
verilmesini, halkın kalbini kazanmaya gayret harcanmasını silah arkadaşlarımdan
beklerim"
10 Mart 1921
tarihinde Müdafaa-i Milliye vekaletinden Giresunlu Osman Ağa’ya (Topal Osman)
gizli bir şifre gelir ve Giresun Gönüllü Alayının derhal isyan bölgesine
hareketi emredilir.
İsyanı bastırma işinin Topal Osman'a verilme sebebi Giresun Alayının isyan bölgesine yakın olması ve çete savaşlarını iyi bilen Koçgiri İsyancılarının ancak çete savaşlarını en az onlar kadar iyi bilen Osman Ağa ve gönüllüleri tarafından dize getirileceğinin düşünülmesidir.
Topal Osman emrindeki Giresun Alayı 18 Mart
1921’de Şebinkarahisar’a ulaşır. Şebinkarahisar’da bir hafta kalan Alay Merkez
Ordusu emriyle iki cebel topu ve dört mitralyöz ile isyan bölgesine hareket
ederek üç gün sonra Refahiye’ye varıri
Osman Ağa
Haydar ve Alişan Bey’lere bir mektup gönderir ve şunları söyler:
"Ey din
kardeşlerimiz, muhterem arkadaşlar! İçimizdeki Pontusçuları temizledik.
Ermenilere terki silah ettirdik. Başka büyük düşmanlarımız var. Yunan ordusu da
yurdumuza saldırdı. Kardeş kavgasını bırakalım, bir din kardeşi olarak
birleşelim. Yunan ordusunu yurdumuzdan atalım. Davamızın peşi pek büyüktür.
Vatanımızı bu felaketten kurtaralım"
Osman’la uzlaşmak
istemeyen Alişan ve Haydar beylerden Topal Osman'a şu cevap gelir:
“Osman Ağa,
biz senin topunu tüfeğini elinden alacağız, başka kimse ile işimiz yoktur.”
Koçgirili Beko özel olarak Osman Ağa ve
birliği ile savaşmak için gönderilir.
Beko Sabaha karşı Giresun Alayına baskın yapar. Osman Ağa’nın emri ile
makineli tüfekler patlamaya başlar. İsyancılar geri çekilmek zorunda kalır.
Refahiye’yi hareket üssü olarak seçen Giresun
Alayı Kalkancı bölgesini temizler ve Kızıltepe’deki isyancılarla savaşır. İki
ateş arasında kalan isyancılar Kuzeydoğu yönünden kaçarlar.
5 Nisan’da 600 kişilik kuvvetli bir isyancı
grubu Alaya yeni bir saldırı yapar. Bu çatışmada isyancılar 50 ölü 64 yaralı
verirken, Giresun Alayı bir yaralı verir.
Kırıktaş Köyü civarında yapılan ayrı bir
çatışmada ise Giresun Alayı isyancılara birçok kayıp verdirir. Hükümet
kuvvetlerinin moralini yükselten bu çatışmalardan sonra Nurettin Paşa
başarılandan dolayı Osman Ağa’yı tebrik eder.
15 Nisan 1921’de Belensor - Taşdibi yönüne
ilerleyen Giresun Alayı Kemah Müfrezesi ile birleşip Koçgiri’yi alır.
İsyancılar batı ve kuzeybatı yönünden kaçarlar. 18 Nisan 1921’de Kızlartepesi
ve Alakilise taraflarına kaçan isyancıları dağıtılır.
İsyancılardan 150 kişi ölürken 60 tüfek ele
geçirilir. İsyanın elebaşlarından Alişir’in evi yıkılır. Görünmezkale
mevkiindeki çatışmada Osman Ağa’nın atı vurulur ancak Osman Ağa yara almadan
kurtulur. 27 Nisan 1921’de Çıragediği mevkiinde 28. Süvari Alayı isyancılar
tarafından pusuya düşürülür. 5 Subay ve 82 er şehit olurken zayiatın daha fazla
artmasını Giresun süvari birliği önler. Cesaretlenen isyancılar iki gün sonra
Giresun müfrezesi ile tekrar çatışmaya girerler.
Çalıyurt, Mistolar, Karahüseyin, Karataş
köylerinde yapılan çatışmalarda isyancılar 20 ölü ve 12 yaralı bırakan
isyancılar kaçmak zorunda kalırlar. 10 Mayıs 1921’de yiyecekleri tükenen 300
kişilik Dersimli grup Kemah’ı basar. Halk bir süre çarpıştıktan sonra kaleye
çekilir.
22 Mayıs 1921’ de 400 kişilik Dersimli Grup
Kemah’ın güneyinden Tan köyü yönünden saldırıya geçer. 3. Kafkas Tümeninin 11.
Alayından iki bölük saldırıya karşı koyar ve başarılı bir savunma verir. 23
Mayıs 1921’de Kemah’ı koruması için 54. Alay görevlendirilir.
24 Mayıs 1921’de Nurettin Paşa Genelkurmay’a
bir telgraf göndererek ‘Koçgiri ayaklanmasını bastırma hareketinin bitmek üzere
olduğunu, şimdiye dek Fırat – Erzincan – İmranlı arasındaki bölgede 500 kadar
isyancının öldürüldüğünü ve bölgenin temizlendiğini’ bildirir.
30 Mayıs 1921’de isyancılar büyük bir
saldırıda bulunurlar. Bu saldırının, isyancıların son ciddi saldırısı olduğunu
söyleyebiliriz. 500 kadar isyancı Dersim’den Ilıç’a doğru harekete geçerler.
2 Haziran 1921’de Hıktar köyü yakındaki
çatışmada isyancılar geri çekilmek zorunda kalırken 2 nizamiye eri ve 1 gönüllü
şehit olur. 17 Haziran 1921’de isyanın elebaşlarından Alişan Bey’in ve 32 ileri
gelen isyancının teslim olması ile birlikte isyan tamamen bastırılmış olur.
İsyanın bastırılması sırasında Giresun
Alayından Alidayıoğlu Fevzi isyancıların eline düşer, derisi yüzülerek şehit
edilir. 500’ün üzerinde isyancı yargılanmaları için Sivas’a gönderilir.
İsyanın bastırılması sırasında pek çok aşiret
hükümetten yana tavır almıştır. Kangal Ağası Kürt Hacı Ağa ile Ginyan aşireti
Reisi Murat Paşa ve Kureyşan aşireti de bunlardan olup isyancıların
yakalanmasına yardım etmişlerdir.
Koçgiri isyanı, öncesi ve sonrası çok
tartışılmıştır. Masum halkı kandırıp kendi emelleri için kullanan isyancı
liderler, milli mücadelenin en kritik zamanında cephede olması gereken askeri
güçlerimizi kendi öz kardeşleri ile savaşmaya mecbur bırakmışlardır.
İsyana katılan bölge halkının çoğu ne uğruna
savaştığını bilmeden ölüp gitmiştir. Bu bakımdan Türk milleti bu isyanı
hazırlayan ve çıkaranları hiçbir zaman affetmeyecek ve onları her zaman
nefretle anacaktır.
Devlet bu kişilere karşı gereğinden fazla
merhametli davranmış, neredeyse isyancıların tamamını affetmiştir. Dersim
bölgesinde kümelenen isyancılar yine Nuri Dersimi ve Alişir'in kışkırtmaları
sonucunda 1937 Dersim İsyanı'nı başlatmışlardır.
1921 Koçgiri İsyanı, 1937 Dersim İsyanı.
Koçgiri İsyanı'ndan 16 yıl sonra Nuri
Dersimi ve Alişir gibi aynı aktörler aynı coğrafyada aynı amaçla bu sefer
Dersim İsyanı'nı çıkartıyor. 1921'de affeden devlet bu sefer affetmiyor ve
Seyit Rıza idam ediliyor. Mesele budur.
Ümit Doğan nın
01.03.2025 tarihli X mesajından derlenmiştir.




